TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
dolu {a} ausgebucht {a}
dolu {s} belegt {adj}
dolu {a} besetzt {a}
dolu {s} bespielt {adj}
dolu {s} exponiert {adj}
dolu {s} gefüllt {adj}
dolu {s} gehaltreich {adj}
dolu {s} gehaltvoll {adj}
dolu {s} geladen {adj}
dolu {i} der Hagel {m}
dolu {s} voll {adj}
dolu dolu olmak {itr} strotzen {itr}
dolu fırtınası {i} der Hafelschauer {m}
dolu fırtınası {i} der Hagelschlag {m}
dolu fırtınası {i} das Hagelwetter {n}
dolu gibi {s} hageldicht {adj}
dolu hasarı {i} der Hagelschlag {m}
dolu olma {i} die Völle {f}
dolu olmak {allg} belegt sein {allg}
dolu olmak {fi} wimmeln {v}
dolu tahribatı {i} der Hagelschaden {m}
dolu tanesi {i} das Hagelkorn {n}
dolu tanesi {i} die Hagelschlosse {f}
dolu yağışı {i} das Hagelwetter {n}
dolu yağışından zarar görmek {itr} [metr]verhageln {itr}
dolu yağıyor {allg} es hagelt {allg}
dolu yağmak {itr} hageln {itr}
dolu yağması {i} [metr]der Schlag {m}
dolu! {s} besetzt {adj}
doludan doğan zarar {i} der Hagelschaden {m}
dolum {i} die Füllung {f}
dolum paketi {i} der Nachfüllpack {m}
dolum tarihi {i} das Abfülldatum {n}
dolum tesisi {i} die Abfüllanlage {f}
dolum tesisi {i} die Begichtungsanlage {f}
dolun {s} [gökb]voll {adj}
dolunay {i} [gökb]der Vollmond {m}
dolup taşma {i} die Überfüllung {f}
dolup taşmak {fi} strotzen {v}
dolup taşmak {fi} überquellen {v}
dolup taşmak {fi} voll laufen {v}
dölüt {i} [hek]der Fetus {m}
dölüt {i} [biy]der Fötus {m}
doluya karşı sigorta {i} die Hagelversicherung {f}
Indirekte Treffer
acı dolu {i} die Bitternis {f}
acı dolu {i} die Bitterkeit {f}
acıma dolu {s} mitleidig {adj}
ağzına dek dolu {adv} gestrichen {adv}
ağzına kadar dolu {s} proppenvoll {adj}
ağzına kadar dolu {allg} gesteckt voll {allg}
ağzına kadar dolu {s} übervoll {adj}
ağzına kadar dolu {allg} schwappend voll {allg}
ağzına kadar dolu {s} randvoll {adj}
ağzına kadar dolu olmak {allg} bis auf den letzten Platz besetzt sein {allg}
arzu dolu {s} begehrlich {adj}
aşk dolu {s} schmachtend {adj}
bezelerle dolu {s} drüsig {adj}
bezlerle dolu {s} drüsig {adj}
bit sirkeleri ile dolu {s} nissig {adj}
çatışmalarla dolu {s} zwiespältig {adj}
çatlak dolu {s} rissig {adj}
çatlak dolu {s} klüftig {adj}
çelişkilerle dolu {s} zwiespältig {adj}
cinayet ve kan dolu roman {allg} blutrünstiger Roman {allg}
coşku dolu {s} begeistert {adj}
deli dolu {s} ungestüm {adj}
deli dolu {a} tollkühn {a}
deyyusun dölü {i} der Schweinehund {m}
deyyusun dölü {allg} Nachkommenschaft eines Hahnreis {allg}
dolu dolu olmak {itr} strotzen {itr}
dolu fırtınası {i} das Hagelwetter {n}
dolu fırtınası {i} der Hagelschlag {m}
dolu fırtınası {i} der Hafelschauer {m}
dolu gibi {s} hageldicht {adj}
dolu hasarı {i} der Hagelschlag {m}
dolu olma {i} die Völle {f}
dolu olmak {fi} wimmeln {v}
dolu olmak {allg} belegt sein {allg}
dolu tahribatı {i} der Hagelschaden {m}
dolu tanesi {i} die Hagelschlosse {f}
dolu tanesi {i} das Hagelkorn {n}
dolu yağışı {i} das Hagelwetter {n}
dolu yağışından zarar görmek {itr} [metr]verhageln {itr}
dolu yağıyor {allg} es hagelt {allg}
dolu yağmak {itr} hageln {itr}
dolu yağması {i} [metr]der Schlag {m}
dolu! {s} besetzt {adj}
duygu dolu {i} [ed]die Romantik {f}
duygu dolu {s} poetisch {adj}
endişe ve tasa dolu yüz ifadesi {s} abgehärmt {adj}
fantezi dolu {s} phantasievoll {adj}
gavurun dölü {i} der Bastard {m}
geleceği başarılarla dolu olma ihtimali olan {s} Erfolg versprechend {adj}
gözleri dolu dolu {s} weinerlich {adj}
gözyaşı dolu {s} schnulzig {adj}
guddelerle dolu {s} drüsig {adj}
güven dolu {s} vertrauensvoll {adj}
hadiselerle dolu {s} ereignisvoll {adj}
hadiselerle dolu {s} ereignisreich {adj}
hafıza dolu {allg} Speicher voll {allg}
hayallerle dolu {s} phantasievoll {adj}
hayat dolu {s} lebendig {adj}
hayat dolu {s} lebhaft {adj}
hayat dolu {s} lebenslustig {adj}
hayat dolu {a} lebensfroh {a}
hayat dolu olma {i} die Lebhaftigkeit {f}
hayatı dolu dolu yaşamak {allg} mit beiden Beinen im Leben stehen {allg}
haz dolu {s} wonnevoll {adj}
hiddet dolu {s} stinkwütend {adj}
hile dolu {s} fintenreich {adj}
hıncahınç dolu {s} knüppelvoll {adj}
Hıristiyan inancıyla dolu {allg} christlich gesinnt {allg}
hırs dolu kişi {i} der Ehrgeizling {m}