kendi {s} | eigen {adj} |
|
kendi {allg} | höchstpersönlich {allg} |
|
kendi {s} | persönlich {adj} |
|
kendi {a} | selber {a} |
|
kendi {adv} | selbst {adv} |
|
kendi ağırlığı {i} | das Eigengewicht {n} |
|
kendi ağırlığı {i} | die Eigenschwere {f} |
|
kendi arasında bölümlere {allg} | gliedern {allg} |
|
kendi bağımsızlığı içinde var olmak {itr}
[fel] | subsistieren {itr} |
|
kendi bakımını yapmak {allg} | pflegen {allg} |
|
kendi başına {adv} | amtshalber {adv} |
|
kendi başına {allg} | auf eigene Faust {allg} |
|
kendi başına {a} | autark {a} |
|
kendi başına {s} | eigenmächtig {adj} |
|
kendi başına {a} | eigenständig {a} |
|
kendi başına {önk} | selbst- {prä} |
|
kendi başına {adv} | selbstständig {adv} |
|
kendi başına bırakmak {v} | überlassen {v} |
|
kendi başına iş açmak {allg} | einbrocken {allg} |
|
kendi başına korporasyon {i} | die Selbstorganschaft {f} |
|
kendi başına satma {i} | der Selbsthilfeverkauf {m} |
|
kendi başına ticaret {i} | der Eigenhandel {m} |
|
kendi başının çaresine bakma {i} | die Selbsthilfe {f} |
|
kendi başının çaresine bakmak {fi} | zu helfen wissen {v} |
|
kendi benliğinden çıkamamak {allg} | nicht aus seiner Haut herauskönnen {allg} |
|
kendi benliğinden çıkamamak {allg} | nicht über seinen Schatten springen können {allg} |
|
kendi benliğini her şeyin merkezi sayan {s} | egozentrisch {adj} |
|
kendi benliğini her şeyin merkezi sayan kişi {i} | der Egozentriker {m} |
|
kendi bildiğince {s} | eigenmächtig {adj} |
|
kendi bildiğince {s} | eingezogen {adj} |
|
kendi bildiğinden şaşmamak {allg} | auf etwas herumreiten {allg} |
|
kendi bildiğinden şaşmayan {i} | der Krauter {m} |
|
kendi bildiğini okuma {i} | die Eigenmächtigkeit {f} |
|
kendi çağının çok ilerisine etkili yazar {i} | der Klassiker {m} |
|
kendi cebinden ödemek {allg} | aus seiner Tasche bezahlen {allg} |
|
kendi çevresinden olmayanlardan çekinme {i} | die Exklusivität {f} |
|
kendi çıkarı için kullanma {i} | die Ausnutzung {f} |
|
kendi çıkarı için kullanma {i} | die Ausnützung {f} |
|
kendi çıkarı için kullanmak {fi} | ausnützen {v} |
|
kendi çıkarı için kullanmak {fi} | ausschlachten {v} |
|
kendi çıkarına göre hareket etmek {fi} | ausmünzen {v} |
|
kendi çıkarını düşünme {i} | der Eigennutz {m} |
|
kendi çıkarını düşünme {i} | die Selbstsucht {f} |
|
kendi çıkarını gözetmeyen {s} | uneigennützig {adj} |
|
kendi çıkarları için kullanmak {allg}
[Redw.] | für eigene Interessen instrumentalisieren {allg} |
|
kendi çıkarlarını düşünen {s} | berechnend {adj} |
|
kendi çıkarlarını düşünen {i} | der Egoist {m} |
|
kendi çıkarlarını kollama {i} | der Egoismus {m} |
|
kendi çıkarlarını korumasını iyi bilmek {allg} | sein Schäfchen zu scheren wissen {allg} |
|
kendi davranış biçimini tayin etme {i} | die Selbstbestimmung {f} |
|
kendi davranış biçimini tayin etme hakkı {i} | das Selbstbestimmungsrecht {n} |
|
kendi davranışlarını sorgulayarak {s} | selbstkritisch {adj} |
|
kendi değeri {i} | der Eigenwert {m} |
|
kendi değeri {i} | der Sachwert {m} |
|
kendi değerinden emin {s} | selbstbewusst {adj} |
|
kendi değerinden emin olma {i} | das Selbstbewusstsein {n} |
|
kendi değerini ispat {i} | die Selbstbestätigung {f} |
|
kendi değerlerine önem verme {i} | der Egotismus {m} |
|
kendi dinine yandaş bulmaya çalışan kimse {i}
[din] | der Bekehrer {m} |
|
kendi durumu {i} | der Eigenzustand {m} |
|
kendi düşüncelerinden vazgeçmeyen {s} | unnachgiebig {adj} |
|
kendi duygusuyla {i} | die Eigenspannung {f} |
|
kendi el yazısı ile {s} | eigenhändig {adj} |
|
kendi el yazısı ile adını yazmak {v} | Schreiben {v} |
|
kendi eliyle {s} | eigenhändig {adj} |
|
kendi eliyle attığı imzası {allg} | eigenhändige Unterschrift {allg} |
|
kendi eliyle pişirmiş {s} | selbstgebacken {adj} |
|
kendi eliyle yapılmış {s} | selbst gemacht {adj} |
|
kendi elleriyle yapılmış {s} | selbst gezogen {adj} |
|
kendi etrafında fır fır dönmek {itr} | kreiseln {itr} |
|
kendi evi {i} | das Eigenheim {n} |
|
kendi evinde {allg} | in seinen vier Wänden {allg} |
|
kendi fikrini değiştirme {fi} | bekehren {v} |
|
kendi fikrini oluşturmak {v} | verarbeiten {v} |
|
kendi gemisinin kaptanı {i}
[den] | der Partikulier {m} |
|
kendi girişimiyle {allg} | aus eigener Initiative {allg} |
|
kendi gözleriyle görmek {allg} | mit eigenen Augen sehen {allg} |
|
kendi gücü {i} | die Eigenmacht {f} |
|
kendi gücünü idareli kullanmak {allg} | schonen {allg} |
|
kendi gücüyle {allg} | aus eigener Macht {allg} |
|
arabasını kendi kullanan kişi {i} | der Selbstfahrer {m} |
|
ben kendi işime bakarım {allg} | jemand kann mir den Buckel runterrutschen {allg} |
|
bir kişinin kendi yaşamını anlattığı yazı {i} | die Selbstbiografe {f} |
|
bir şeyi internetten kendi bilgisayarına yüklemek {fi} | herunterladen {v} |
|
birini kendi silahıyla vurmak {allg}
[Redw.] | Gleiches mit Gleichem vergelten {allg} |
|
birisini kendi silahı ile vurmak {allg} | mit gleicher Münze zurückzahlen {allg} |
|
Büyük Britanya'ya bağlı ancak kendi hükümeti ve parlamentosu olan ülke {i} | das Dominion {n} |
|
büyük partiden ayrılarak kendi grubunu kuran küçük siyasal grup {i}
[pol] | die Splittergruppe {f} |
|
canlının kendi ısısı {i} | die Eigenwärme {f} |
|
erkeklerin kendi aralarında olması {i} | die Herrenrunde {f} |
|
evde kendi kendini eğiterek yetişmiş kişi {i} | der Autodidakt {m} |
|
evde kendi kendini eğiterek yetişmiş kişi {i} | der Stubengelehrte {m} |
|
evde kendi onarım işini kendi yapan kişi {i} | der Heimwerker {m} |
|
evinde tamirat işlerini kendi yapan kimse {i} | der Heimwerker {m} |
|
firmanın kendi markası {allg} | hauseigene Marke {allg} |
|
geçimini kendi kazanma {allg} | seinen Lebensunterhalt bestreiten {allg} |
|
havanın kendi özgül ağırlığı {i} | die Luftdichte {f} |
|
hep kendi dediği olsun istemek {allg} | das letzte Wort haben wollen {allg} |
|
ihtiyaçlarını kendi kendine temin eden {i} | der Selbstversorger {m} |
|
insanlığın kendi kendini yok etmesi {mn} | Omnizid {mn} |
|
kan şekerini kendi kendine kontrol etmek {i} | die Blutzuckerselbstkontrolle {f} |
|
kendi ağırlığı {i} | das Eigengewicht {n} |
|
kendi ağırlığı {i} | die Eigenschwere {f} |
|
kendi arasında bölümlere {allg} | gliedern {allg} |
|
kendi bağımsızlığı içinde var olmak {itr}
[fel] | subsistieren {itr} |
|
kendi bakımını yapmak {allg} | pflegen {allg} |
|
kendi başına {önk} | selbst- {prä} |
|
kendi başına {adv} | amtshalber {adv} |
|
kendi başına {a} | eigenständig {a} |
|
kendi başına {s} | eigenmächtig {adj} |
|
kendi başına {a} | autark {a} |
|
kendi başına {adv} | selbstständig {adv} |
|
kendi başına {allg} | auf eigene Faust {allg} |
|
kendi başına bırakmak {v} | überlassen {v} |
|
kendi başına iş açmak {allg} | einbrocken {allg} |
|
kendi başına korporasyon {i} | die Selbstorganschaft {f} |
|
kendi başına satma {i} | der Selbsthilfeverkauf {m} |
|
kendi başına ticaret {i} | der Eigenhandel {m} |
|
kendi başının çaresine bakma {i} | die Selbsthilfe {f} |
|
kendi başının çaresine bakmak {fi} | zu helfen wissen {v} |
|
kendi benliğinden çıkamamak {allg} | nicht aus seiner Haut herauskönnen {allg} |
|
kendi benliğinden çıkamamak {allg} | nicht über seinen Schatten springen können {allg} |
|
kendi benliğini her şeyin merkezi sayan {s} | egozentrisch {adj} |
|
kendi benliğini her şeyin merkezi sayan kişi {i} | der Egozentriker {m} |
|
kendi bildiğince {s} | eigenmächtig {adj} |
|
kendi bildiğince {s} | eingezogen {adj} |
|
kendi bildiğinden şaşmamak {allg} | auf etwas herumreiten {allg} |
|
kendi bildiğinden şaşmayan {i} | der Krauter {m} |
|
kendi bildiğini okuma {i} | die Eigenmächtigkeit {f} |
|
kendi çağının çok ilerisine etkili yazar {i} | der Klassiker {m} |
|
kendi cebinden ödemek {allg} | aus seiner Tasche bezahlen {allg} |
|
kendi çevresinden olmayanlardan çekinme {i} | die Exklusivität {f} |
|
kendi çıkarı için kullanma {i} | die Ausnützung {f} |
|
kendi çıkarı için kullanma {i} | die Ausnutzung {f} |
|
kendi çıkarı için kullanmak {fi} | ausnützen {v} |
|
kendi çıkarı için kullanmak {fi} | ausschlachten {v} |
|
kendi çıkarına göre hareket etmek {fi} | ausmünzen {v} |
|
kendi çıkarını düşünme {i} | die Selbstsucht {f} |
|
kendi çıkarını düşünme {i} | der Eigennutz {m} |
|
kendi çıkarını gözetmeyen {s} | uneigennützig {adj} |
|
kendi çıkarları için kullanmak {allg}
[Redw.] | für eigene Interessen instrumentalisieren {allg} |
|
kendi çıkarlarını düşünen {i} | der Egoist {m} |
|
kendi çıkarlarını düşünen {s} | berechnend {adj} |
|
kendi çıkarlarını kollama {i} | der Egoismus {m} |
|
kendi çıkarlarını korumasını iyi bilmek {allg} | sein Schäfchen zu scheren wissen {allg} |
|
kendi davranış biçimini tayin etme {i} | die Selbstbestimmung {f} |
|
kendi davranış biçimini tayin etme hakkı {i} | das Selbstbestimmungsrecht {n} |
|
kendi davranışlarını sorgulayarak {s} | selbstkritisch {adj} |
|
kendi değeri {i} | der Sachwert {m} |
|
kendi değeri {i} | der Eigenwert {m} |
|
kendi değerinden emin {s} | selbstbewusst {adj} |
|
kendi değerinden emin olma {i} | das Selbstbewusstsein {n} |
|
kendi değerini ispat {i} | die Selbstbestätigung {f} |
|
kendi değerlerine önem verme {i} | der Egotismus {m} |
|
kendi dinine yandaş bulmaya çalışan kimse {i}
[din] | der Bekehrer {m} |
|