TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
kendine {adv} [dilb]sich {adv}
kendine acı çektirmek {fi} abmartern {v}
kendine acıma {i} das Selbstmitleid {n}
kendine adet edinmek {allg} eine Gewohnheit annehmen {allg}
kendine ait işletme {i} der Eigenbetrieb {m}
kendine aşık {s} selbstverliebt {adj}
kendine aşık etmek {fi} bezirzen {v}
kendine aşık kişi {i} der Narziss {m}
kendine aşık kişi {i} der Narzisst {m}
kendine aşık olma {i} der Narzissmus {m}
kendine aşırı güvenme {i} der Eigendünkel {m}
kendine aşırı güvenme {i} die Hochnäsigkeit {f}
kendine aynada bakmak {allg} im Spiegel betrachten {allg}
kendine azap etmek {fi} abmartern {v}
kendine bağlama {i} die Versklavung {f}
kendine bağlamak {v} bannen {v}
kendine bağlamak {v} versklaven {v}
kendine bakmak {fi} selbst versorgen {v}
kendine bakmama {itr} verschlampen {itr}
kendine bir delik açıp oraya yerleşmek {allg} einbohren {allg}
kendine bir hedef edinmek {allg} ein Ziel stecken {allg}
kendine bir şey seçmek {fi} aussuchen {v}
kendine bir sigara sarmak {allg} eine Zigarette drehen {allg}
kendine çok güvenmek {allg} zuviel zumuten {allg}
kendine dert edinmek {fi} anziehen {v}
kendine dert etme! {allg} mach dir darüber keine Kopfschmerzen {allg}
kendine dert etmek {fi} härmen {v}
kendine dikkat et! {allg} bitte sieh dich vor {allg}
kendine dikkat etmek {allg} gut konservieren {allg}
kendine doğru çekmek {v} raffen {v}
kendine doğru çekmek {v} ziehen {v}
kendine eziyet etme {i} die Kastelung {f}
kendine eziyet etmek {fi} abschuften {v}
kendine eziyet etmek {fi} kasteien {v}
kendine eziyet etmek {fi} quälen {v}
kendine gelememe {i} die Benommenheit {f}
kendine gelmek {fi} durchkommen {v}
kendine gelmek {allg} ausnüchtern {allg}
kendine gelmek {allg} erquicken {allg}
kendine gelmek {fi} fangen {v}
kendine gelmek {fi} zusammenreißen {v}
kendine gelmek {fi} wie zu sich kommen {v}
kendine gelmek {fi} zu sich kommen {v}
kendine gelmesin diye söylemekten vazgeçmek {allg} auf die Zunge beißen {allg}
kendine getirmek {fi} ausnüchtern {v}
kendine getirmek {v} ernüchtern {v}
kendine getirmek {v} erquicken {v}
kendine getirmek {allg} jdn wieder zu sich bringen {allg}
kendine güven {i} die Hochnäsigkeit {f}
kendine güven {i} das Selbstbewusstsein {n}
kendine güven {i} das Selbstvertrauen {n}
kendine güven {i} der Stolz {m}
kendine güvenen {s} selbstbewusst {adj}
kendine güvenen {s} selbstsicher {adj}
kendine güveni olan kimse {i} der Olympier {m}
kendine güveni olmama {i} die Unsicherheit {f}
kendine güveni olmayan {s} unsicher {adj}
kendine güveni olmayan {s} verklemmt {adj}
kendine güveni tam {s} stolz {adj}
kendine güvenme {i} die Selbstsicherheit {f}
kendine güvenme duygusu {i} das Selbstvertrauen {n}
kendine güvenmek {allg} zutrauen {allg}
kendine hakim olamayan {s} unbeherrscht {adj}
kendine hakim olma {i} die Beherrschtheit {f}
kendine hakim olma {i} die Beherrschung {f}
kendine hakim olma {i} die Mäßigung {f}
kendine hakim olma {i} die Selbstbeherrschung {f}
kendine hakim olma {i} die Selbstkontrolle {f}
kendine hakim olmak {allg} Selbstbeherrschung üben {allg}
kendine hakim olmak {fi} beherrschen {v}
kendine hakim olmak {allg} bemeistern {allg}
kendine hakim olmak {allg} bezwingen {allg}
kendine hakim olmak {allg} in der Gewalt haben {allg}
kendine hakim olmak {allg} mäßigen {allg}
kendine hakim olmak {fi} überwinden {v}
kendine hakim olmak {fi} zusammenreißen {v}
kendine hakimiyet {i} die Überwindung {f}
kendine has {s} eigen {adj}
kendine has {s} eigenartig {adj}
kendine has {s} Original {adj}
Indirekte Treffer
alınan bir şeyi kendine mal etmek {v} entlehnen {v}
aşırı derecede kendine düşkünlük {i} die Ichsucht {f}
bir grubun kendine özgü sözcüklerinden ve deyimlerinden oluşan özel dil {i} [dilb]die Sondersprache {f}
bir şeyi kendine mal etmek {allg} für sich in Anspruch nehmen {allg}
bir şeyi kendine mal etmek {allg} persönlich nehmen {allg}
bir şeyi taşırken veya kaldırırken kendine zarar vermek {allg} überheben {allg}
bir yerden zar zor geçerek kendine yol açmak {fi} durchzwängen {v}
birinden kendine ders çıkarabilmek {allg} eine Scheibe abschneiden können {allg}
birisini kendine çekmek {itr} bearbeiten {itr}
birisini kendine çekmek {fi} anziehen {v}
birisini kendine çekmek {allg} jdn an sich ziehen {allg}
birisini kendine cezbetmek {fi} anziehen {v}
birisini kendine getirmek {allg} zur Besinnung bringen {allg}
birisini kendine örnek almak {allg} zum Vorbild nehmen {allg}
buluntu eşyayı kendine saklama {i} die Fundunterschlagung {f}
büyüleyip kendine aşık etmek {v} berücken {v}
düşmanın silahını kendine karşı çevirmek {allg} den Spieß umdrehen {allg}
elalemi kendine güldürmek {allg} lächerlich machen {allg}
eşinerek kendine yol açmak {allg} durchwühlen {allg}
hayvanın kendine ait ilan ettiği alan {i} [hayb]das Revier {n}
ihtiyaçlarını kendi kendine temin eden {i} der Selbstversorger {m}
insanın kendine duyduğu saygı {i} die Selbstachtung {f}
ite kaka kendine yol açmak {allg} durchdrängen {allg}
kan şekerini kendi kendine kontrol etmek {i} die Blutzuckerselbstkontrolle {f}
kendi kendine {adv} innerlich {adv}
kendi kendine {adv} beiseite {adv}
kendi kendine {s} spontan {adj}
kendi kendine {a} ganz allein {a}
kendi kendine {allg} bei sich {allg}
kendi kendine {s} selbsttätig {adj}
kendi kendine {allg} für sich {allg}
kendi kendine {adv} automatisch {adv}
kendi kendine {önk} selbst- {prä}
kendi kendine {a} eigenständig {a}
kendi kendine {allg} auf eigene Faust {allg}
kendi kendine {s} per se {adj}
kendi kendine {adv} beiseits {adv}
kendi kendine {allg} von selbst {allg}
kendi kendine açılmaz yaylı kopça {i} der Karabinerhaken {m}
kendi kendine akit yapmak {allg} mit sich selbst kontrahieren {allg}
kendi kendine bakma {i} die Eigenversorgung {f}
kendi kendine boşalan {s} selbstentleerend {adj}
kendi kendine boşalan santrifüj {allg} selbstentleerende Schleuder {allg}
kendi kendine çalışan {s} automatisch {adj}
kendi kendine çalışan makine {i} der Automat {m}
kendi kendine cinsel doyum {i} die Masturbation {f}
kendi kendine cinsel doyum {i} die Onanie {f}
kendi kendine düşünmek {allg} bei sich denken {allg}
kendi kendine eğitim {i} das Selbststudium {n}
kendi kendine egzersiz {allg} autogenes Training {allg}
kendi kendine finanse edilmiş {a} eigenfinanziert {a}
kendi kendine gelin güvey olmak {allg} die Rechnung ohne den Wirt machen {allg}
kendi kendine gelişen {s} [bitk]wildwüchsig {adj}
kendi kendine gelişen {s} [bitk]wild wachsend {adj}
kendi kendine idrar şekeri kontrolü {i} die Urinzuckerselbstkontrolle {f}
kendi kendine idrar şekeri kontrolü {i} die Harnzuckerselbstkontrolle {f}
kendi kendine iskambil oynama {i} die Patience {f}
kendi kendine işleme {i} [tek]der Eigenantrieb {m}
kendi kendine iyileşme {i} die Selbstheilung {f}
kendi kendine kapanmak {fi} zufallen {v}
kendi kendine karar verme {i} die Eigenbestimmtheit {f}
kendi kendine kefil olan Federal Yönetim Kurulu {allg} selbstschuldnerischer Bundesvorstand {allg}
kendi kendine kontrol {i} die Selbstkontrolle {f}
kendi kendine konuşma {i} das Selbstgespräch {n}
kendi kendine konuşmak {allg} mit sich selbst sprechen {allg}
kendi kendine mırıldanarak şarkı söylemek {itr} [müz]dudeln {itr}
kendi kendine öğrenme {i} der Selbstunterricht {m}
kendi kendine öğrenme {i} das Selbststudium {n}
kendi kendine öğrenmiş {i} der Autodidakt {m}
kendi kendine olma {i} die Spontanität {f}
kendi kendine olmak {allg} anspinnen {allg}
kendi kendine övünen {s} ruhmredig {adj}
kendi kendine şarkı mırıldanma {i} das Gesumme {n}
kendi kendine şarkı mırıldanmak {itr} quinkelieren {itr}
kendi kendine servis {i} die Selbstbedienung {f}
kendi kendine sesler çıkarmak {fi} trällern {v}
kendi kendine sormak {allg} fragen {allg}
kendi kendine söylenmek {itr} mucken {itr}
kendi kendine telkin {i} die Autosuggestion {f}
kendi kendine terapi {i} die Selbsttherapie {f}