anlamı bozan {s} | sinnentstellend {adj} |
|
anlamı olmak {fi} | bedeuten {v} |
|
anlamı taşıyan kök hece {i}
[dilb] | die Stammsilbe {f} |
|
anlamına gelme {i} | die Hindeutung {f} |
|
anlamına gelmek {v} | bedeuten {v} |
|
anlamına gelmek {v} | besagen {v} |
|
anlamına gelmek {itr} | heißen {itr} |
|
anlamına gelmek {fi} | hindeuten {v} |
|
anlamına uygun olarak {s} | sinngemäß {adj} |
|
anlamında olmak {v} | bedeuten {v} |
|
anlamında olmak {v} | besagen {v} |
|
anlamını kaybetmiş {s} | sinnentleert {adj} |
|
anlamış olmak {fi} | weghaben {v} |
|
anlamı bozan {s} | sinnentstellend {adj} |
|
anlamı olmak {fi} | bedeuten {v} |
|
anlamı taşıyan kök hece {i}
[dilb] | die Stammsilbe {f} |
|
bir kavramın mantıki anlamı {i}
[fel] | die Intension {f} |
|
biri için hiç anlamı olmamak {allg} | Luft sein für jemanden {allg} |
|
dilsel göstergenin anlamı {i}
[dilb] | das Semem {n} |
|
düz veya ters okunduğunda aynı anlamı veren ses dizisi {i} | das Palindrom {n} |
|
kelime anlamı {i} | der Wortsinn {m} |
|
kült anlamı taşıyan taş blok {i} | der Menhir {m} |
|
sanat anlamı {i} | die Handwerksinnung {f} |
|
sözcük anlamı {i} | der Wortsinn {m} |
|
sözcük anlamı üzerinde çok önemle duran kişi {i} | der Wortklauber {m} |
|
sözcük anlamı üzerinde çok önemle durma {i} | die Wortklauberei {f} |
|
yüz ifadesinden genel durum anlamı çıkarma bilgisi {i} | die Physiognomik {f} |
|
zamanla anlamı olumsuz şekilde değişen sözcük {i}
[dilb] | das Pejorativum {n} |
|