TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
kuyruk {i} [oto]das Heck {n}
kuyruk {i} [müz]der Notenhals {m}
kuyruk {i} [gökb]der Satellit {m}
kuyruk {i} [hayb]die Schlange {f}
kuyruk {i} der Schoss {m}
kuyruk {i} [hayb]der Schwanz {m}
kuyruk {i} [hayb]der Schweif {m}
kuyruk {i} die Warteschlange {f}
kuyruk {i} [hayb]der Wedel {m}
kuyruk acısı {i} der Groll {m}
kuyruk acısı {i} der Hass {m}
kuyruk acısı {i} das Ressentiment {n}
kuyruk acısı duymak {allg} jemandem etwas übel nehmen bis in die Steinzeit {allg}
kuyruk bölgesi {i} das Steißbereich {n}
kuyruk halatı {i} das Unterseil {n}
kuyruk ışığı {i} [hav]das Hecklicht {n}
kuyruk kemiği {i} das Steißbein {n}
kuyruk manivelası {i} der Richthebel {m}
kuyruk mili {i} die Schwanzwelle {f}
kuyruk olmak {fi} anstehen {v}
kuyruk olmak {fi} anstellen {v}
kuyruk sallamak {allg} Avancen machen {allg}
kuyruk sallamak {itr} wedeln {itr}
kuyruk sokumu {i} [anat]das Kreuzbein {n}
kuyruk sokumu ile ilgili {s} [hek]sakral {adj}
kuyruk takmak {v} schweifen {v}
kuyruk ucu {i} [hayb]die Blume {f}
kuyrukçuk {i} [hayb]das Schwänzchen {n}
kuyrukkakan {i} das Braunkehlchen {n}
kuyrukkakan {i} der Mittelmeersteinschmätzer {m}
kuyrukkakan {i} der Schwarzkehlchen {m}
kuyrukkakan {i} der Steinschmätzer {m}
kuyruklar kuram {i} die Warteschlangentheorie {f}
kuyruklar teorisi {i} die Warteschlangentheorie {f}
kuyruklu {s} geschwänzt {adj}
kuyruklu {allg} mit Schwanz {allg}
kuyruklu çekiç {i} der Schwanzhammer {m}
kuyruklu makak {i} [hayb]der Bartaffe {m}
kuyruklu piyano {i} [müz]der Flügel {m}
kuyruklu piyano {i} [müz]der Konzertflügel {m}
kuyruklu piyano örtüsü {i} [müz]die Flügeldecke {f}
kuyruklu yalan {allg} dicker Hund {allg}
kuyruklu yalan {allg} schamlose Lüge {allg}
kuyruklu yalan söylemek {allg} das Blaue vom Himmel herunterlügen {allg}
kuyruklu yıldız {i} der Komet {m}
kuyruklu yıldız {i} [gökb]der Schweifstern {m}
kuyruklular {ç} [hayb]die Schwanzlurche {pl}
kuyrukluyıldız {i} [gökb]der Komet {m}
kuyrukluyıldız yörüngesi {i} [gökb]die Kometenbahn {f}
kuyruksallayan {i} die Bachstelze {f}
kuyruksallayan {i} die Stelze {f}
kuyruksokumu kemiği {i} [hek]der Steiß {m}
kuyruksokumu kemiği {i} [hek]das Steißbein {n}
kuyruksüren {i} der Ichneumon {m}
kuyruksüren {i} die Schleichkatze {f}
kuyruksuz hayvanlar {ç} [hayb]die Anuren {pl}
kuyruksuzlar {ç} [hayb]die Anuren {pl}
kuyrukta beklemek {fi} Schlange stehen {v}
kuyrukta bekleyen kişiler {i} die Queue {f}
Indirekte Treffer
beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim {i} die Sakralisation {f}
çatal kuyruk {i} der Schwalbenschwanz {m}
kısa kuyruk {i} [hayb]das Schwänzchen {n}
küçük kuyruk {i} [hayb]das Schwänzchen {n}
kuyruk acısı {i} das Ressentiment {n}
kuyruk acısı {i} der Hass {m}
kuyruk acısı {i} der Groll {m}
kuyruk acısı duymak {allg} jemandem etwas übel nehmen bis in die Steinzeit {allg}
kuyruk bölgesi {i} das Steißbereich {n}
kuyruk halatı {i} das Unterseil {n}
kuyruk ışığı {i} [hav]das Hecklicht {n}
kuyruk kemiği {i} das Steißbein {n}
kuyruk manivelası {i} der Richthebel {m}
kuyruk mili {i} die Schwanzwelle {f}
kuyruk olmak {fi} anstellen {v}
kuyruk olmak {fi} anstehen {v}
kuyruk sallamak {itr} wedeln {itr}
kuyruk sallamak {allg} Avancen machen {allg}
kuyruk sokumu {i} [anat]das Kreuzbein {n}
kuyruk sokumu ile ilgili {s} [hek]sakral {adj}
kuyruk takmak {v} schweifen {v}
kuyruk ucu {i} [hayb]die Blume {f}
pancar kuyruk tutucu {i} der Schwanzfänger {m}
pancar kuyruk tutucu {i} der Rübenschwanzfänger {m}
uzun kuyruk {i} die Schwanzmeise {f}
uzun kuyruk {i} die Meise {f}
yağlı kuyruk {i} der Fettschwanz {m}
yağlı kuyruk {i} die Partie {f}
yağlı kuyruk {i} die Goldgrube {f}
yerde sürünen kuyruk {i} die Schleppe {f}