karşı-casusluk {i} | die Spionageabwehr {f} |
|
... karşı galip gelmek {fi}
[sp] | aufkommen gegen {v} |
|
acıya karşı duyarlı {s} | schmerzempfindlich {adj} |
|
acıya karşı hassas {s} | schmerzempfindlich {adj} |
|
acze karşı sigorta {i} | die Kreditversicherung {f} |
|
acze karşı sigorta {i} | die Investitionskreditversicherung {f} |
|
acze karşı sigorta {i} | die Forderungsausfallversicherung {f} |
|
afetlere karşı sigorta {i} | die Katastrophendeckung {f} |
|
afyondan çıkarılan ve öksürüğe karşı kullanılan madde {i} | das Kodein {n} |
|
ağarmaya karşı dayanıklı {s} | bleichecht {adj} |
|
ağartmaya karşı has {s} | buntbleichecht {adj} |
|
akıntıya karşı kürek çekmek {allg} | gegen den Strom anrudern {allg} |
|
akıntıya karşı kürek çekmek {allg} | gegen den Strom schwimmen {allg} |
|
akıntıya karşı yüzmek {allg} | gegen den Strom schwimmen {allg} |
|
ana-babasına karşı beslediği sevgi {i} | die Kindesliebe {f} |
|
aniden karşı tarafa dönmek {allg} | herumwerfen {allg} |
|
anlaşmaya karşı {a} | abredewidrig {a} |
|
araçla karşı tarafa götürmek {fi} | hinüberfahren {v} |
|
aside karşı dayanıklı {s} | säurefest {adj} |
|
aside karşı dayanıklı {s}
[kim] | säurebeständig {adj} |
|
aşınmaya karşı koruma {i} | der Korrosionschutz {m} |
|
askerliğe karşı olma {i}
[ask] | der Antimilitarismus {m} |
|
ayıp ve kusurlara karşı tekeffül borcu {allg} | Gewährleistungspflicht wegen Sach- und Rechtsmängel {allg} |
|
ayıplara karşı üstü kapalı sorumluluk {allg} | stillschweigende Mängelhaftung {allg} |
|
azınlıklara karşı yapılan düşmanlık {mn} | Pogrom {mn} |
|
bakterilere karşı dayanıklı {s}
[biy] | bakterienbeständig {adj} |
|
bana karşı {allg} | gegen mich {allg} |
|
bana karşı {allg} | mir gegenüber {allg} |
|
barışa karşı suç {i}
[huk] | das Verbrechen gegen den Frieden {n} |
|
basınca karşı dayanıklılık {i}
[tek] | die Druckfestigkeit {f} |
|
basınca karşı dayanıklılık testi {i} | der Druckversuch {m} |
|
başka ırklara karşı duyulan kin veya nefret {i} | der Rassenhass {m} |
|
başkalarına karşı düşünceli {s} | rücksichtsvoll {adj} |
|
bazı maddelere karşı alerjik hale getirmek {v}
[hek] | sensibilisieren {v} |
|
belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direnci {a} | immun {a} |
|
bir araçla karşı tarafa geçirmek {fi} | überfahren {v} |
|
bir şey karşı tedbir almak {fi} | wappnen {v} |
|
bir şeye karşı {adv} | drauflos {adv} |
|
bir şeye karşı bağışıklık kazandırmak {allg}
[hek] | immunisieren {allg} |
|
bir şeye karşı bir şeyi yapabilmek {fi} | ankönnen gegen {v} |
|
bir şeye karşı duyulan korku {i}
[hek] | die Phobie {f} |
|
bir şeye karşı koyamamak {allg} | einer Sache nicht widerstehen können {allg} |
|
bir şeye karşı mücadele etmek {fi} | ankämpfen (gegen) {v} |
|
bir şeye karşı olmak {allg} | einer Sache entgegengesetzt sein {allg} |
|
bir şeye karşı savaşmak {allg} | gegen etw ankämpfen {allg} |
|
bir şeye karşı savaşmak {v} | bestreiten {v} |
|
bir soruna karşı tavır almak {allg} | stellen {allg} |
|
bir yerden karşı tarafa geçmek {v} | überqueren {v} |
|
birbirine karşı {adv} | widereinander {adv} |
|
birbirine karşı {adv} | voreinander {adv} |
|
birbirine karşı {tan.} | gegeneinander {Art.} |
|
birbirine karşı dolduruşa getirmek {fi} | gegeneinander hetzen {v} |
|
birbirine karşı duran {s} | adversativ {adj} |
|
birbirine karşı kışkırtmak {fi} | gegeneinander hetzen {v} |
|
birine karşı ayıbetmek {allg} | jemandem auf den Schlips treten {allg} |
|
birine karşı dayanmak {allg} | jemandem die Stirn bieten {allg} |
|
birine karşı gelmek {allg} | jemandem die Zähne zeigen {allg} |
|
birine karşı göğüs germek {allg} | jemandem die Stirn bieten {allg} |
|
birine karşı iyi duygular beslemek {allg} | für jemanden viel empfinden {allg} |
|
birisine karşı avantajlı olmak {allg} | am längeren Hebel sitzen {allg} |
|
birisine karşı bir konuda üstün olmak {fi} | voraushaben {v} |
|
birisine karşı borçlu olmak {allg} | schuldig sein {allg} |
|
birisine karşı çıkmak {allg} | gegen jdn auftreten {allg} |
|
birisine karşı dize gelmek {allg} | niederwerfen {allg} |
|
birisine karşı dolap çevirmek {allg} | gegen jdn intrigieren {allg} |
|
birisine karşı düşmanca tavır almak {allg} | wenden {allg} |
|
birisine karşı esnemek {fi} | angähnen {v} |
|
birisine karşı güler yüz göstermek {allg} | wohlgesinnt sein {allg} |
|
birisine karşı kampanya {allg} | eine Kampagne gegen jdn {allg} |
|
birisine karşı kin beslemek {allg} | Hass gegen jdn hegen {allg} |
|
birisine karşı koymak {allg} | Widerstand leisten {allg} |
|
birisine karşı olmak {itr} | widerstreiten {itr} |
|
birisine karşı önyargılı olma {allg} | gegen jdn eingenommen sein {allg} |
|
birisine karşı sert davranmak {allg} | hart sein gegen jdn {allg} |
|
birisine karşı sevgisini sürdürmek {fi} | lieb behalten {v} |
|
birisine karşı sonuçlanmamış dava {allg}
[huk] | anhängiges Verfahren {allg} |
|
birisine karşı yakınlık duymak {allg} | hingezogen fühlen {allg} |
|
birisine veya bir şeye karşı savaşmak {v} | angehen {v} |
|
bombardımana karşı dayanıklı {s}
[ask] | bombensicher {adj} |
|
bombaya karşı dayanıklı {s}
[ask] | bombenfest {adj} |
|
bozukluklara karşı tazminat yükümlülüğü {allg} | Gewährleistungspflicht wegen Sach- und Rechtsmängel {allg} |
|