TürkischDeutsch 
Direkte Treffer
zaman {i} der Aufschub {m}
zaman {i} die Epoche {f}
zaman {i} die Fristigkeit {f}
zaman {i} die Länge {f}
zaman {i} das Tempus {n}
zaman {i} die Uhrzeit {f}
zaman {i} die Zeit {f}
zaman {i} der Zeitalter {m}
zaman {i} der Zeitpunkt {m}
zaman açısından {s} terminlich {adj}
zaman akışı içinde ses değişimi {i} der Lautwandel {m}
zaman alan {a} zeitraubend {a}
zaman alıcı {s} Zeit raubend {adj}
zaman aralığı {i} der Zeitabstand {m}
zaman arası {i} die Zwischenzeit {f}
zaman aşımı {i} [huk]die Verjährung {f}
zaman aşımı {i} die Zeitüberschreitung {f}
zaman aşımı başlangıcı {allg} [huk]Anfang der Verjährung {allg}
zaman aşımı müddeti {i} [huk]die Verjährungsfrist {f}
zaman aşımına uğramış hak {allg} verjährter Anspruch {allg}
zaman aşımına uğramış talep {allg} verjährter Anspruch {allg}
zaman ayarlı saat {i} der Timer {m}
zaman ayırmak {v} erübrigen {v}
zaman ayırmak {allg} die Zeit nehmen {allg}
zaman azlığı {i} der Zeitmangel {m}
zaman bakımından {s} terminlich {adj}
zaman bakımından {a} zeitlich {a}
zaman bakımından çakışma {i} der Synchronismus {m}
zaman baskısı {i} der Zeitdruck {m}
zaman belirleme {i} die Terminierung {f}
zaman belirteci {allg} [dilb]temporales Adverb {allg}
zaman birimi {i} die Zeiteinheit {f}
zaman birimine göre ücret {i} der Zeitlohn {m}
zaman bölüşüm {i} der Teilnehmerverkehr {m}
zaman bölüşüm {i} das Time-Sharing {n}
zaman bölüşümü {i} die Zeiteinteilung {f}
zaman cümlesi {i} [dilb]der Temporalsatz {m}
zaman dağılımı {i} die Zeiteinteilung {f}
zaman darlığının yarattığı psikolojik baskı {i} der Zeitdruck {m}
zaman değişti {allg} die Zeiten haben sich geändert {allg}
zaman dilimi {i} der Zeitabschnitt {m}
zaman duygusu {i} das Zeitgefühl {n}
zaman faktörü {i} der Zeitfaktor {m}
zaman filtresi {i} der Zeitfilter {m}
zaman geçirme {i} der Zeitvertreib {m}
zaman geçirmek {fi} abbrummen {v}
zaman geçirmek {allg} irgendwo hängen bleiben {allg}
zaman geçtikçe {s} allmählich {adj}
zaman gereksinimi {i} der Zeitaufwand {m}
zaman gerektiren {s} Zeit raubend {adj}
zaman hakemi {i} [sp]der Zeitnehmer {m}
zaman harcama {i} der Zeitaufwand {m}
zaman harcamak {fi} daranwenden {v}
zaman hesabı {i} der Kalender {m}
zaman ihtiyacı {i} der Zeitaufwand {m}
zaman isteyen {s} zeitaufwendig {adj}
zaman itibariyle {a} zeitlich {a}
zaman karışımı {i} die Zeitmischung {f}
zaman kavramı {i} der Zeitbegriff {m}
zaman kavramı {i} der Zeitsinn {m}
zaman kaybı {i} die Zeitvergeudung {f}
zaman kaybı {i} der Zeitverlust {m}
zaman kaybı {i} die Zeitverschwendung {f}
zaman kazandırıcı {s} zeitsparend {adj}
zaman kazanmak {allg} Zeit sparen {allg}
zaman meselesi {i} die Zeitfrage {f}
zaman meselesidir {allg} das ist eine Frage der Zeit {allg}
zaman olarak sonra {öt} nach {prp}
zaman ölçüsü {i} das Zeitmaß {n}
zaman planı {i} der Zeitplan {m}
zaman planlaması {i} der Zeitplan {m}
zaman saptamak {fi} anberaumen {v}
zaman sarf etmek {fi} daranwenden {v}
zaman savurganlığı {i} die Zeitverschwendung {f}
zaman sınırlaması koymak {allg} Frist setzen {allg}
zaman sınırlaması olmayan {a} unbefristet {a}
zaman sorunu {i} die Zeitfrage {f}
zaman tasarrufu {i} die Zeitersparnis {f}
zaman tümleci {i} [dilb]die Zeitangabe {f}
zaman ve hareket etüdü {i} die Arbeitsstudie {f}
Indirekte Treffer
-dığı zaman {a} wenn {a}
-dığı zaman {a} als {a}
45 dakikalık zaman {i} die Dreiviertelstunde {f}
alındığı zaman {i} der Erwerbszeitpunkt {m}
atıl zaman {i} die Griffzeit {f}
av mevsimi dışı zaman {i} die Schonzeit {f}
başka bir zaman {allg} ein anderes Mal {allg}
başka zaman {adv} sonst {adv}
belirlenmiş zaman {i} der Termin {m}
belirli bir zaman dilimi içinde adına rezervasyon yapma {i} die Option {f}
belirli bir zaman süresi {i} die Zeit {f}
belirli geçmiş zaman {allg} [dilb]bestimmte Vergangenheit {allg}
belirli zaman aralığı {i} die Periode {f}
belirli zaman aralıklarında yinelenen {s} periodisch {adj}
belirli zaman dilimini kapsayan kira sözleşmesi {i} der Zeitmietvertrag {m}
belli bir zaman noktasında bilinçli olma hali {i} die Bewusstseinslage {f}
bir şey yapmadan zaman geçirmek {fi} herumhängen {v}
bir zaman {i} die Zeitlang {f}
bir zaman {adv} irgendwann {adv}
bir zaman {adv} irgendeinmal {adv}
bir zaman için {s} zeitweilig {adj}
birinci zaman {i} [yerb]das Erdaltertum {n}
birinin her zaman oturduğu yer {i} der Stammplatz {m}
birisinin her zaman gittiği meyhane {i} die Stammkneipe {f}
boş zaman {i} die Musse {f}
boş zaman {i} die Freizeit {f}
boş zaman {i} die Mußestunde {f}
boş zaman değerlendirmek için yapılan spor aktiviteleri {i} der Freizeitsport {m}
boş zaman etkinliği {i} die Freizeitaktivität {f}
boş zaman uğraşısı {i} die Freizeitbeschäftigung {f}
boşa geçen zaman {i} die Leerlaufzeit {f}
çalışma dışı zaman {i} die Freistunde {f}
çoğu zaman {adv} sonst {adv}
çoğu zaman {allg} recht oft {allg}
çoğu zaman {adv} oft {adv}
çok zaman alan {s} Zeit raubend {adj}
çok zaman isteyen {s} Zeit raubend {adj}
daha o zaman {allg} schon damals {allg}
daha o zaman {allg} gleich damals {allg}
davanın zaman aşımına tabi olması {i} die Anspruchsverjährung {f}
di'li geçmiş zaman {i} [dilb]das Perfekt {n}
di'li geçmiş zaman {allg} [dilb]Partizip Perfekt {allg}
en az zaman {i} die Mindestzeit {f}
esas olarak alınan zaman dilimi {i} der Grundzeitraum {m}
esas zaman {i} die Kernzeit {f}
eski zaman {i} das Altertum {n}
esnek çalışma saatleri uygulayan işyerinde herkes için ortak olan zaman dilimi {i} die Kernzeit {f}
evvel zaman içinde {adv} vorzeiten {adv}
fiilin geçmiş zaman kipi {i} [dilb]das Präteritum {n}
geçmiş zaman {i} [dilb]das Vergangen {n}
geçmiş zaman {i} [dilb]das Präteritum {n}
geçmiş zaman biçiminden şimdiki zaman biçimine dönüşmüş olan şimdiki zaman fiil {ç} [dilb]die Präteritopräsentia {pl}
gel zaman git zaman {allg} nach einiger Zeit {allg}
gelecek zaman {i} [dilb]das Futurum {n}
gelecek zaman {i} [dilb]das Futur {n}
gelecek zaman {i} die Folgezeit {f}
gelecek zaman {i} [dilb]die Zukunft {f}
gelecekte bitmiş zaman ifadelerinde kullanılır {itr} werden {itr}
genel zaman dilimi {i} die Gesamtzeit {f}
geniş zaman kipi {i} [dilb]der Aorist {m}
gerçek zaman {i} die Echtheit {f}
gerçek zaman {i} die Realzeit {f}
gerçek zaman {i} die Istzeit {f}
gerçek zaman {i} die Echtzeit {f}
gerçek zaman dizgesi {i} das Sofortverarbeitungssystem {n}
gerçek zaman dizgesi {i} das Real-Time-System {n}
gerçek zaman saati {i} der Uhrzeitgeber {m}
gerçek zaman saati {i} die Echtzeituhr {f}
gerçek zaman sistemi {i} das Real-Time-System {n}
gerçek zaman sistemi {i} das Echtzeitsystem {n}
gerçek zaman sistemi {i} das Sofortverarbeitungssystem {n}
gerektiği zaman {allg} im Bedarfsfalle {allg}
hakkın zaman aşımı {i} die Anspruchsverjährung {f}
her ne zaman {allg} wann auch immer {allg}
her ne zaman {a} sooft {a}
her zaman {adv} allzeit {adv}
her zaman {adv} stets {adv}
her zaman {s} [ed]immer nur {adj}
her zaman {allg} je und je {allg}
her zaman {adv} allweil {adv}