olması gerekenden fazla {s} | mordsmäßig {adj} |
|
olması gerektiği gibi {s} | richtig {adj} |
|
olması mümkün değilmiş gibi görünen {s} | aussichtslos {adj} |
|
olmasına karşın {öt} | während {prp} |
|
olmasını beklemek {fi} | entgegensehen {v} |
|
... olması şartıyla {allg} | vorausgesetzt:... {allg} |
|
alt çenenin üst çeneye oranla daha öne çıkık olması {i}
[hek] | die Progenie {f} |
|
aracının kefil olması {i}
[tic] | das Delkredere {n} |
|
aşırı sıcak yüzünden okulun tatil olması {allg} | hitzefrei bekommen {allg} |
|
belden aşağı felç olması {i}
[hek] | die Querschnittslähmung {f} |
|
belli yaş grubunun nüfus yoğunluğunda çoğunlukta olması {i} | die Überalterung {f} |
|
beynin normalden büyük olması {i} | die Makrozephalie {f} |
|
bir borcun yerine getirilmesini iddia etme hakkının diğer bir borcun yerine getirilmesine bağlı olması {i} | das Funktionelles Synallagma {n} |
|
bir organın normal konumunda değil arkaya doğru eğik durumda olması {i} | die Retroversion {f} |
|
bir şey olumlu olması umuduyla sevinmek {allg} | spitzen {allg} |
|
bir şeyi tereyağından kıl çeker gibi olması {allg} | etwas klappt wie am Schnürchen {allg} |
|
bir ülkede bulunan kişinin o ülkede geçerli yasalara tabi olması {i}
[huk] | das Territorialitätsprinzip {n} |
|
bir ülkenin yasalarının yalnızca o ülke içindeki olaylarda uygulanabilinir olması durumu {i}
[huk] | das Territorialitätsprinzip {n} |
|
birbirinin aynı olması {i} | die Einheitlichkeit {f} |
|
birinin öyle ya da böyle olması beni ilgilendirmez {allg} | jemand kann mir den Buckel runterrutschen {allg} |
|
borsa açılışında fiyatların düşük olması {allg} | leichter eröffnen {allg} |
|
borsa açılışında fiyatların istikrarlı olması {allg} | fest eröffnen {allg} |
|
bulunması veya olması gereken mevcut {i} | die Sollstärke {f} |
|
bütün eşyaların altüst olması {i} | der Sauhaufen {m} |
|
büyük sermayelerin tüm piyasaya sahip olması {i}
[tic] | das Oligopol {n} |
|
çevre kirliliği sebebiyle ormanların yok olması {i} | das Waldsterben {n} |
|
cezanın gerekli olması {i}
[huk] | die Strafbarkeit {f} |
|
davanın zaman aşımına tabi olması {i} | die Anspruchsverjährung {f} |
|
değerin iyice düşmüş olması {allg} | im Keller sein {allg} |
|
deride döküntüler olması {i}
[hek] | die Effloreszenz {f} |
|
devletin güçlü olması {i}
[pol] | die Vormachtstellung {f} |
|
eğitimin parasız olması {i} | die Schulgeldfreiheit {f} |
|
en yaşlı olması sebebiyle başkanlığa getirile kişi {i}
[pol] | der Senior {m} |
|
erkeklerin kadınlara karşı üstün olması iddiası {allg} | männlicher Chauvinismus {allg} |
|
erkeklerin kendi aralarında olması {i} | die Herrenrunde {f} |
|
farklı melodilerin birbirine uyumlu olması {s}
[müz] | kontrapunktisch {adj} |
|
geç olması hiç olmamasından iyi! {allg} | lieber spät als nie {allg} |
|
gece ve gündüzün eşit olması {i}
[gökb] | die Tagundnachtgleiche {f} |
|
gelecekte olması planlanan {i} | das Denkmodell {n} |
|
geminin bakımlı olması {i}
[den] | der Trimm {m} |
|
geminin havuza girmiş olması {itr}
[den] | docken {itr} |
|
geminin yüzer durumda olması {allg}
[den] | flott sein {allg} |
|
geminin yüzer halde olması {i}
[den] | der Trimm {m} |
|
gerekçenin olması {i} | die Begründetheit {f} |
|
hak iltihaplanma sonucu vücuttaki bazı boşlukların yok olması {i} | die Obliteration {f} |
|
hastalık belirtisinin azalarak yok olması {i}
[hek] | die Rückentwicklung {f} |
|
hastalık belirtisinin azalarak yok olması {i}
[hek] | die Rückbildung {f} |
|
idrar miktarının az olması {i} | die Oligurie {f} |
|
işlerin kesat olması {i}
[tic] | die Absatzflaute {f} |
|
işlerin yolunda olması {fi} | klargehen {v} |
|
iyice azalmış olması {allg} | im Keller sein {allg} |
|
kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması {i} | die Frauenemanzipation {f} |
|
kandaki ürenin normalin üzerinde olması {i} | die Urämie {f} |
|
kilisenin krala bağlı olması {i} | das Territorialsystem {n} |
|
malın olması {allg} | Artikel führen {allg} |
|
malın satışının çok olması {i} | der Kaufandrang {m} |
|
mutlak olması gereken şey {i} | das Muss {n} |
|
olması gerekenden fazla {s} | mordsmäßig {adj} |
|
olması gerektiği gibi {s} | richtig {adj} |
|
olması mümkün değilmiş gibi görünen {s} | aussichtslos {adj} |
|
oluşan zararda zarara uğrayanın da belli oranda kusurlu olması hali {allg}
[huk] | konkurrierendes Verschulden {allg} |
|
omuriliğin alt kısmının felç olması {i} | die Querschnittslähmung {f} |
|
ortalığın karışık olması {allg} | drunter und drüber gehen {allg} |
|
peşin ödeme sebebiyle veya malın kalitesinin bozuk olması nedeniyle fiyatta indirim yapmak {v}
[tic] | dekortieren {v} |
|
peşin ödeme sebebiyle veya malın kalitesinin bozuk olması yüzünden fiyatta indirim {i}
[tic] | der Dekort {m} |
|
riskin şahsa ait olması {allg} | auf eigene Gefahr {allg} |
|
ruh halinin çalkantılı olması {ç}
[ruhb] | die Stimmungsschwankungen {pl} |
|
saçın lüle lüle olması {fi} | kringeln {v} |
|
suyun çekilmiş olması hali {i} | das Niedrigwasser {n} |
|
tütünün içimi güzel olması {s} | rauchbar {adj} |
|
vücudun bir tarafının felç olması {i} | die Halbseitenlähmung {f} |
|
vücut ısısının normalin üzerinde olması {i} | die Hyperthermie {f} |
|
yargı yolunun açık olması {i} | die Rechtswegzulässigkeit {f} |
|
yolun kardan dolayı kapanmış olması {fi} | zuschneien {v} |
|
zelzele olması {itr} | dröhnen {itr} |
|